| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#1
|
||||
|
||||
YAŞ ve demokrasi
Anayasa referandumuna “hayır” diyecek olanların ve “geleneksel” Türk siyasetinin “gerçek arzusunu” dün CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu pat diye açıkladı.
“Ordu, YAŞ kararlarını kendi teamüllerine göre alsın.” İşte, yaşanan bütün kavganın özeti budur. Kılıçdaroğlu diyor ki “siyasiler ve sivil yöneticiler orduya karışmasın.” CHP’nin ve onun çevresinde kümelenenlerin gerçek talebi açıkça ortaya konuyor bu istekte, “siyasi otoriteden bağımsız bir ordu” olsun. Yeryüzünün gelişmiş herhangi bir ülkesinde “siyasi otoriteden bağımsız” bir ordu var mı? CHP, bütün gücüyle “askerî bir vesayeti” ve demokrasi dışı bir sistemi sürdürebilmek için dövüşüyor. Referanduma “hayır” demesinin asıl nedeni de bu zaten. Ciddi devletlerde “bağımsız ordu” olmaz. “Bağımsız” olduğu anda ordu “iktidarı” ele geçirebilmek için uğraşır çünkü, elindeki gücü ve silahı kendi “iktidarı” için kullanır. Bu siyasi kavganın içinde de yozlaşır, askeri değerlerini yitirir. Bakın, Yüksek Askerî Şûra toplantısına katılan generallerin arasında bulunan iki “ordu” komutanından biri “terör örgütü” yöneticisi olmaktan “sanık”, diğeri de aynı suçtan “şüpheli”. Şura’nın terfilerini görüştüğü 11 general “darbe hazırlamak” suçundan polis tarafından aranıyor, haklarında “yakalama” kararı var. “Bağımsız” ordunun sonucu budur işte. Şimdi bu YAŞ toplantısında generaller anlaşıldığı kadarıyla “sanıkları” koruyabilmek ve mümkünse terfi ettirebilmek için sivil iktidarla itişiyor. “Suç” iddialarını ise hiçbir şekilde soruşturmuyor. İki subayın, “PKK’ya çok zayiat verdiren Heron uçağının düşürülmesi için” yaptığı konuşmanın MİT tarafından saptanmasından sonra ordu bu subayları ortaya çıkarmadı. Bir de kalktı, “o subayların kimlikleri belli değil” diye yalan söyledi. MİT’ten hemen açıklama geldi. “O telefonlardan en azından bir tanesi mahkeme kararıyla dinleniyordu, mahkeme kararıyla dinlenen telefonun sahibinin kimliğinin belli olmaması mümkün mü?” Hantepe baskınının Heronlar tarafından nasıl an be an kaydedildiğini, otuz ayrı birimin bu baskını naklen izlediğini ve o bölgenin komutanının askerleri kurtarmak için parmağını bile kımıldatmadığını biz kanıtlarıyla ve görüntüleriyle yayınladık. Ordu ağzını bile açmadı. “Merkez” medyanın sessizliğinin kendisini koruyabileceğine inanarak sustu. Ama o “merkez” medyanın gücü artık bu “suçları” gizlemeye yetmez. “Orduya karışmayın” diyen ve hiçbir askerî suçu eleştirmeyen CHP’nin de gücü yetmez. Dörtyol’daki dört polisin öldürülmesiyle sonuçlanan PKK saldırısının ve Ülkücülerin bir “çavuşun” kışkırtmasıyla Kürt mahallelerine yürümeye kalkmasının arkasında da çok kirli tezgâhlar olduğu anlaşıldı. PKK’lıların “arabasını” gasp ettikleri MHP’linin, arabasını PKK’lılara vermeden beş dakika önce “üç JİTEM elemanıyla” görüştüğü, bizzat ordunun “dürüst” adamları tarafından saptanıp raporlaştırıldı. Dün de Jandarma Komutanlığı resmi bir açıklamayla, PKK’lıların saldırıda kullandığı arabanın sahibinin “jandarma muhbiri” olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Bu konuda Genelkurmay’dan bir ses çıktı mı? Dörtyol’daki Kürtleri linç ettirmek, Kürtlerle Türkleri sokaklarda vuruşturmak isteyen bir planın içinde hem PKK var, hem JİTEM var ve ordu “neler olup bittiği” konusunda tümüyle sessiz. CHP de sessiz… MHP de sessiz PKK ve BDP de sessiz. Ve, Dörtyol faciasının gerçeğini sorgulamayanların hepsi “anayasa referandumuna” karşı. Ne tesadüf, değil mi? Ordu “bağımsız” olursa her türlü rezillik yaşanır, her türlü suç işlenir, ülkede kaos yaratılır, siyaseti ve medyasıyla ordunun işbirlikçileri bu durumu destekler. YAŞ’ta şu generalin ya da bu generalin terfi etmesi ya da emekli edilmesi önemli değil, önemli olan ordunun “bağımsızlığına” bir son verilmesi ve onun “disiplin” altına alınıp suçtan uzaklaştırılması. Onun için “ordunun teamüllerinin” değiştirilmesi gerekiyor. Böyle demokratik bir adım her ne kadar CHP’nin “teamüllerine” aykırı da olsa bunu yapmak zorundayız, Kılıçdaroğlu’nun aklına uyup memleketi bir “suçlular cenneti” halinde tutacak değiliz herhalde. |