Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Wirtschaft, Finanzen & Business


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #1  
Alt 19.03.2015, 09:50
sarioglan
 
Beiträge: n/a
Standard O GÜNLER GERİDE KALDI GÜVENİLİRLİK ZEDELENDİ 17 Aralık 2014 milât oldu...

O GÜNLER GERİDE KALDI GÜVENİLİRLİK ZEDELENDİ

17 Aralık 2014 milât oldu. O gün güvenirlik zedelendi.



Erdoğan meselenin kapandığını zannedip, 'Kürt Açılımından' aldıkları yaranın pansumanına başladı. Açılım denilen bölücülüğün vatana verdiği zararı bizler söylüyoruz da onlar görmüyor muydu? Görüyor fakat 'çözüm' denilen süreci de geldikleri andan itibaren sürdürüyorlar. Yedi düvelin baskısı var da yapıyorlarsa, ilan etsinler bilelim.
'Kürt olarak neyiniz eksik. Bu ülkede her şeyi elde edebiliyorsunuz' mealinde konuşma yapmış. Hiçbir şeyleri eksik değilse ve bu ülkede yaşayan kimsenin kimseye üstünlüğü yoksa 'Kürt açılımı' adı altında başladıkları sözde PKK'yı bitirmeye dönük süreçte gidip niçin PKK ile müzakereye başladılar?
Geldiklerinde ne 'siyasi Kürtçülük' yapan vardı, ne de PKK'nın gücü. 'İkiz yasaları' çıkardılar, NATO'ya ayrıcalık yasası ile onlara 'gerek duyduklarında' Türkiye'ye gelme ayrıcalığı tanıdılar. Hep diyoruz ya, sanki 1915- 1920'ler de gibiyiz diye.
1918'de Mondros Ateşkes imzalandığında vatandaşa 'savaş bitti, artık kan dökülmeyecek' propagandası yapılmıştı. Kısa sürdü. Ateşkes'in bir maddesinde 'itilaf devletleri' gerek duyduğunda, gereken yerlere asker çıkarabilir maddesi vardı. Sonra meğer ne çok gereklilik varmış denilen işgaller yaşandı.
24 Aralık 2009'da imzalanan 5943 sayılı NATO'ya ayrıcalık yasasında da öyle ince bir ayrıntı var. Antlaşması Mayıs 2009'da İzmir^de imzalanıyor. Yasa Aralıkta çıkıyor. NATO gerek duyduğunda, TSK'ya asker listesini verip, Türkiye'ye girebiliyor.
Velhasıl, AKP döneminde imzalanan antlaşmaları ince ince gözden geçirilmeli. Anayasa'nın değişemez dediğimiz maddeleri ile değil yine yapılan antlaşmalara dokunulmazlık sağlayan, adeta Kapitülasyon gibi duran 90. madde gözden geçirilmeli.
Anayasa'ya aykırılığı varsa Anayasa mahkemesine götürülemiyor. Milli iradenin üstünde antlaşma mı olur? Savaşa girmiş de yenilmiş gibiyiz.
Dönelim tekrar, fırsat bulduğu her yerde konuşan Erdoğan'ın sözlerine. Özetle 'Kürt açılımı yapıyoruz fakat devletin bütünlüğünü de koruyacağız' mesajı veriyor.
Nasıl olacak o? 1. Dünya Savaşının ağır şartlarında 'Süleyman Şah türbesi' muhafaza edildi. Şimdi kamyonetler üzerinde gezen çapulculara teslim olundu, türbe kaçırıldı. Eskisi gerçekten türbe idi, şimdi türbe diye gecekondu yapmışlar. İki resim arasındaki fark, orada dan da kaçırılacağı düşüncesini uyandırıyor insanda.
Açılımın sonunda 'PKK' partisi HDP ve peşlerinden gidenlerin Türkiye ile birlikte olmak gibi düşüncesi yok. Her fırsatta dile getiriyorlar. İktidar duymaza yatıyor.
İktidarın gerçekten birliğin devamı gibi düşüncesi varsa, Irak'ın kuzeyi, Suriye'de tesis edilen alan ve onlarla HDP'nin birlikte hareketine niçin izin veriyor? 'Büyük Kürdistan' denilen, dört bölgenin birleşmesinden oluşacak çıban başının bizdeki parçasının diğer üçünden bağımsız kalması düşünülebilir mi?
Sözleri seçim öncesi vatandaşı uyutmaya dönük algı operasyonu. PKK belki de seçime fazla saldırmayacak hepsi bu. Siyasete dönük manevralarla terör örgütü sonlandırılmaz. Daha da azar. İktidar durduk yerde PKK'yı canlandırdı, başımıza bela etti. Şimdi 'silahlar susacak' diyor.
Erdoğan şu atasözünü çok kullanır ya, durum aynen öyle iktidar açısından. "Aç tavuk kendisini, darı ambarında sanırmış.'
'Evin kapısını dayaklamadan yatarsan ya hırsız girer, ya uğursuz' diyelim bir de.
***
'SÖZDE' MUHALİF YAZARIN ALGI OPERASYONU
Geçen gece Samanyolu Tv'de Abdullah Gül'ün 'aktif siyasette yer almayacağını' söylemesi tartışılıyordu. Yeniçağ yazarı Ahmet Takan'a göre, Gül perde arkasından idare etmeyi seven biriymiş. Bir daha ki Cumhurbaşkanlığı seçiminde şartlar müsait olursa onu bekleyecekmiş vs vs. Aralarında 'kavga' yok diyor ki palavra.
O gece söylediği asıl şu cümle çok önemliydi. Aynı Sabahattin Önkibar gibi. 'AKP'nin alternatifi olmadığı için, Gül-Erdoğan'ı konuşuyoruz' diyordu. Bitmiştir. Söylediği bu bir cümle ile dinleyene verdiği mesaj belli.
AKP'nin çok hatası olsa da, muhalefet beceriksizdir, AKP'nin yerini tutamaz. Siz gelin AKP'den vazgeçmeyin. Danışmanlık görevi yerine iktidarın reklâm işlerinden sorumlu bir göreve mi getirildi, ne oldu?
Hiç laga lugaya gerek yok. Ülkemizdeki NGO'lar, STK'nın nasıl çalıştığı, yani nasıl algılarla oynadığını 'Sivil İhanet' kitabımı yazarken ki araştırmalarımda gördüm. Söylenilen 'Sıradan' cümle değildir.
Yeniçağ iktidara muhalif gibi dururken, Ahmet Takan yolu ile o gazeteyi okuyanlara birer cümlelik AKP reklâmı sunuluyor. Diğerleri ne söylese boş.
***
NE ÇOK SEVİYORLAR AYRIMCILIĞI
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genç Memur-Sen tarafından düzenlenen "100. Yılında Çanakkale Ruhu ve Gençlik" programına katıldı. Programda Çanakkale türküsü, Türkçe, Lazca, Arapça ve Kürtçe olarak seslendirildi."

İHA
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu