| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
||||
ALLAH VE MELEKLER İLE İLGİLİ AYETLER
Allah ve meleklerin, göklerde olmadığına dair bilgisizce iddianızı çürüten ayetleri alıyorum, diğer konuları da sırasıyla göreceğiz:
İşte ayetler: الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى “Rahmân, Arş üzerine istivâ etmiş (kurulmuş)tur.” (Taha sûresi âyet: 5) قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَندَادًا ذَلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ “De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O"na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.” (Fussilet suresi. Ayet::9) وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِن فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاء لِّلسَّائِلِينَ “ O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.” (Fussilet suresi. Ayet::10) ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ “ Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.” (Fussilet suresi. Ayet::11) فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاء أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ “ Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, azîz, alîm Allah"ın takdiridir.” (Fussilet suresi. Ayet::12) Bu son ayetten anlıyoruz ki; milyarlarla galaksi, dünyamızın içinde olduğu ailedir. Ondan başka altı gök vardır ve bunları kuşatan arş vardır, kürsü vardır. İnşallah ileride arz edeceğiz. Aşağıdaki ayette gördüğümüz gibi; her semanın da, bizim arzımız gibi bir arzı vardır. اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا “Allah o -Yüce Zat- dır ki: Yedi göğü ve yerden de onların mislini yaratmıştır. Onların aralarında emri cereyan eder. Tâ ki: Bilesiniz ki: Şüphe yok Allah, her şey üzerine tamamen kaadirdir ve muhakkak ki: Allah, her bir şeyi ilmen kuşatmıştır”.(Talak Suresi.ayet 12) Göklerdeki meleklerle ilgili ayetler: الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ “ Arş"ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O"na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).” ( Mü’min suresi ayet: 7) قُل لَّوْ كَانَ مَعَهُ آلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ إِذًا لاَّبْتَغَوْاْ إِلَى ذِي الْعَرْشِ سَبِيلاً “De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş"ın sahibi olan Allah"a ulaşmak için çareler arayacaklardı.” ( İsra suresi ayet: 42) اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ “Allah, O"ndan başka tanrı yoktur; O, Hayy’dir, Kayyûm’dur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O"nundur. İzni olmadan O"nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O"na hiçbir şey gizli kalmaz.) O"nun bildirdiklerinin dışında insanlar O"nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O"nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” ( Bakara suresi ayet: 255) الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا “Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş üzerine istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân"dır. Bunu bir bilene sor.” (Furkan Sûresi âyet:59) اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ “Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekîldir.” (Zümer Sûresi âyet:62) Sayın Hulusi, tekrar soruyorum her şeyi yoktan var eden Arş’ı - Kürsü’sü yeri ve gökleri kuşatmış olup; her an her şeyi yönetmekte bulunan yüce Allah’ı, yarattığı zerrelerin içine nasıl taksim ederek mahkum ediyorsunuz ve “Allah zatıyla ve tüm sıfatlarıyla her zerrede mevcuttur” diyebiliyorsunuz.? Halbuki Allah yeri ve gökleri yarattıktan sonra: “ İsteyerek veya istemeyerek bana gelin” buyurduğunda yüce emrine uyarak ayette görüleceği gibi “isteyerek geldik ” diyerek yer küremiz ve gökler, itaatlerini göstermişler ve görevlerini öğrenmişlerdir. İşte ayetler: ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ “Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.” ( Fussilet suresi ayet: 11) وَأَنَّ إِلَى رَبِّكَ الْمُنتَهَى “Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.” (Necm Sûresi âyet:42)6 إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا “Halbuki çocuk edinmek Rahmân"ın şanına yakışmaz.” “Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân"a gelecektir.” “O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.” “Bunların hepsi de kıyamet gününde O"nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.” ( Meryem suresi, ayet: 93-95) أَفَغَيْرَ دِينِ اللّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ “Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O"na teslim olduğu halde onlar (ehl-i kitap), Allah"ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O"na döndürüleceklerdir. “( Al-i İmran suresi ayet: 83) إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ “Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremeyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!” ( A’raf suresi ayet: 40) Bu ayetten ise; cennetin kapısının göklerde olduğunu öğreniyoruz. ©وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُون َ “Onlar Allah"ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O"nun tasarrufundadır. Gökler O"nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.” (Zümer Sûresi âyet:67) Sayın Hulusi, ayette görüldüğü gibi gökleri eliyle dürecek olan Allah’ı, nasıl dürülen zerrelerin içine hapsedersiniz.? وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُم قِيَامٌ يَنظُرُونَ “Sûr"a üflenince, Allah"ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!”(Zümer Sûresi âyet:68) Sizin dediğiniz gibi eğer Allah zatıyla, sıfatıyla, isimleriyle her zerrenin içinde ise; ölenlerle beraber haşa Allah da mı ölecek.? وَأَشْرَقَتِ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَجِيءَ بِالنَّبِيِّينَ وَالشُّهَدَاء وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ “Yeryüzü, Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.”(Zümer Sûresi âyet:69) وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُون َ “Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.” (Zümer Sûresi âyet:70) وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ “Kıyamet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır. İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın, Allah hakkında tartışır.” ( Hacc sûresi âyet: 7-8) لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ “Eğer yerde ve gökte Allah"tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş"ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” ( Enbiya Suresi ayet: 22) áî©Ä ȤÛa ¡*¤Š ȤÛa ¢£l ‰ ë ¡É¤j £?Ûa ¡pa ì¨à £?Ûa ¢£l ‰ ¤å ß ¤3¢Ó “ Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş"ın Rabbi kimdir? diye sor.” ( Müminun suresi ayet: 86 ¡áí©Š ؤÛa ¡*¤Š ȤÛa ¢£l ‰ 7 ì¢çü¡a é¨Û¡a ¬ü 7 ¢£Õ z¤Ûa ¢Ù¡Ü à¤Ûa ¢é¨£ÜÛa ó Ûb È n Ï “Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O"ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş"ın sahibidir.” ( Müminun suresi ayet:116) اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ “(Halbuki) büyük Arş"ın sahibi olan Allah"tan başka İlah yoktur.” ( Neml suresi ayet: 26) ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ “O elçi güçlü, Arş"ın sahibi (Allah"ın) katında çok itibarlıdır.” ( Tekvir suresi ayet: 20) وَالْمَلَكُ عَلَى أَرْجَائِهَا وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَة ٌ “Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir.” ( Hakka suresi ayet: 17) تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ “Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkar.” ( Mearic sûresi âyet: 4) Bu ayetten de şunu anlıyoruz; bizim güneş sistemimizin dışında; bir günü, bizim günümüzün ellibin katı olan,başka bir güneş sistemi vardır ki; İnsanların ilmi, henüz oralara ulaşamamaktadır. بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ “Şüphesiz, Rabbimiz Allah"tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.” (Fussilet sûresi âyet: 30-31) وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ كِرَامًا كَاتِبِينَ يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ “Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler var, Değerli yazıcılar var, Onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler.” ( İnfitar sûresi âyet: 10-12) تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِن فَوْقِهِنَّ وَالْمَلَائِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَن فِي الْأَرْضِ أَلَا إِن َّ اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ “Neredeyse yukarılarından gökler çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” ( Şûra sûresi âyet: 5) وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاء وَيَرْضَى “Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah"ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.” ( Necm sûresi âyet: 26) Sayın Hulusi; Bu ayetleri gördükten sonra: Vahdetü’l-Vücud görüşüne özenerek yaratmış olduğu maddenin içine sıkıştırmağa çalıştığın, Hz.Allah’ın, tam aksine her zerreye ; tecellisi ilmi,kudreti ve tasarrufu,hakimiyeti ile hakim olarak; tüm evreni yarattıktan ,onlara vahyederek görevlerini bildirdikten sonra, arşa istiva ettiğini, kurulduğunu ve onun arşını sekiz meleğin taşıdığını ,diğer meleklerin ise yeri ve gökleri kuşatarak her mekanda görev yaptıklarını görmüş oldunuz. Bu konuda birçok ayetler de ileride gelecektir. Evet şöyle söylemiştiniz: Gökte melek, yerde şeytan; kapıda postacısı elinde kitap; yollayan galaksinin bir köşesindeki Tanrı!... Galaksinin bir yerinde cehennem, öte köşesinde cennet!!! “ İslâm dini” işte bu anlayışa dönüştürülerek, “ müslümanlık dini” diye algılanır ve kabul edilir olmuş! ( Ahmet hulusi dini yanlış algılama S.24-25) |
|
||||
ALLAH VE MELEKLER İLE İLGİLİ AYETLER
Allah ve meleklerin, göklerde olmadığına dair bilgisizce iddianızı çürüten ayetleri alıyorum, diğer konuları da sırasıyla göreceğiz:
İşte ayetler: الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى “Rahmân, Arş üzerine istivâ etmiş (kurulmuş)tur.” (Taha sûresi âyet: 5) قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَندَادًا ذَلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ “De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O"na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.” (Fussilet suresi. Ayet::9) وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِن فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاء لِّلسَّائِلِينَ “ O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.” (Fussilet suresi. Ayet::10) ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ “ Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.” (Fussilet suresi. Ayet::11) فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاء أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ “ Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, azîz, alîm Allah"ın takdiridir.” (Fussilet suresi. Ayet::12) Bu son ayetten anlıyoruz ki; milyarlarla galaksi, dünyamızın içinde olduğu ailedir. Ondan başka altı gök vardır ve bunları kuşatan arş vardır, kürsü vardır. İnşallah ileride arz edeceğiz. Aşağıdaki ayette gördüğümüz gibi; her semanın da, bizim arzımız gibi bir arzı vardır. اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا “Allah o -Yüce Zat- dır ki: Yedi göğü ve yerden de onların mislini yaratmıştır. Onların aralarında emri cereyan eder. Tâ ki: Bilesiniz ki: Şüphe yok Allah, her şey üzerine tamamen kaadirdir ve muhakkak ki: Allah, her bir şeyi ilmen kuşatmıştır”.(Talak Suresi.ayet 12) Göklerdeki meleklerle ilgili ayetler: الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ “ Arş"ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O"na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).” ( Mü’min suresi ayet: 7) قُل لَّوْ كَانَ مَعَهُ آلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ إِذًا لاَّبْتَغَوْاْ إِلَى ذِي الْعَرْشِ سَبِيلاً “De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş"ın sahibi olan Allah"a ulaşmak için çareler arayacaklardı.” ( İsra suresi ayet: 42) اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ “Allah, O"ndan başka tanrı yoktur; O, Hayy’dir, Kayyûm’dur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O"nundur. İzni olmadan O"nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O"na hiçbir şey gizli kalmaz.) O"nun bildirdiklerinin dışında insanlar O"nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O"nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” ( Bakara suresi ayet: 255) الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا “Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş üzerine istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân"dır. Bunu bir bilene sor.” (Furkan Sûresi âyet:59) اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ “Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekîldir.” (Zümer Sûresi âyet:62) Sayın Hulusi, tekrar soruyorum her şeyi yoktan var eden Arş’ı - Kürsü’sü yeri ve gökleri kuşatmış olup; her an her şeyi yönetmekte bulunan yüce Allah’ı, yarattığı zerrelerin içine nasıl taksim ederek mahkum ediyorsunuz ve “Allah zatıyla ve tüm sıfatlarıyla her zerrede mevcuttur” diyebiliyorsunuz.? Halbuki Allah yeri ve gökleri yarattıktan sonra: “ İsteyerek veya istemeyerek bana gelin” buyurduğunda yüce emrine uyarak ayette görüleceği gibi “isteyerek geldik ” diyerek yer küremiz ve gökler, itaatlerini göstermişler ve görevlerini öğrenmişlerdir. İşte ayetler: ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ “Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.” ( Fussilet suresi ayet: 11) وَأَنَّ إِلَى رَبِّكَ الْمُنتَهَى “Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.” (Necm Sûresi âyet:42)6 إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا “Halbuki çocuk edinmek Rahmân"ın şanına yakışmaz.” “Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân"a gelecektir.” “O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.” “Bunların hepsi de kıyamet gününde O"nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.” ( Meryem suresi, ayet: 93-95) أَفَغَيْرَ دِينِ اللّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ “Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O"na teslim olduğu halde onlar (ehl-i kitap), Allah"ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O"na döndürüleceklerdir. “( Al-i İmran suresi ayet: 83) إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ “Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremeyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!” ( A’raf suresi ayet: 40) Bu ayetten ise; cennetin kapısının göklerde olduğunu öğreniyoruz. ©وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُون َ “Onlar Allah"ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O"nun tasarrufundadır. Gökler O"nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.” (Zümer Sûresi âyet:67) Sayın Hulusi, ayette görüldüğü gibi gökleri eliyle dürecek olan Allah’ı, nasıl dürülen zerrelerin içine hapsedersiniz.? وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُم قِيَامٌ يَنظُرُونَ “Sûr"a üflenince, Allah"ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!”(Zümer Sûresi âyet:68) Sizin dediğiniz gibi eğer Allah zatıyla, sıfatıyla, isimleriyle her zerrenin içinde ise; ölenlerle beraber haşa Allah da mı ölecek.? وَأَشْرَقَتِ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَجِيءَ بِالنَّبِيِّينَ وَالشُّهَدَاء وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ “Yeryüzü, Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.”(Zümer Sûresi âyet:69) وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُون َ “Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.” (Zümer Sûresi âyet:70) وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ “Kıyamet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır. İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın, Allah hakkında tartışır.” ( Hacc sûresi âyet: 7-8) لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ “Eğer yerde ve gökte Allah"tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş"ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” ( Enbiya Suresi ayet: 22) áî©Ä ȤÛa ¡*¤Š ȤÛa ¢£l ‰ ë ¡É¤j £?Ûa ¡pa ì¨à £?Ûa ¢£l ‰ ¤å ß ¤3¢Ó “ Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş"ın Rabbi kimdir? diye sor.” ( Müminun suresi ayet: 86 ¡áí©Š ؤÛa ¡*¤Š ȤÛa ¢£l ‰ 7 ì¢çü¡a é¨Û¡a ¬ü 7 ¢£Õ z¤Ûa ¢Ù¡Ü à¤Ûa ¢é¨£ÜÛa ó Ûb È n Ï “Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O"ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş"ın sahibidir.” ( Müminun suresi ayet:116) اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ “(Halbuki) büyük Arş"ın sahibi olan Allah"tan başka İlah yoktur.” ( Neml suresi ayet: 26) ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ “O elçi güçlü, Arş"ın sahibi (Allah"ın) katında çok itibarlıdır.” ( Tekvir suresi ayet: 20) وَالْمَلَكُ عَلَى أَرْجَائِهَا وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَة ٌ “Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir.” ( Hakka suresi ayet: 17) تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ “Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkar.” ( Mearic sûresi âyet: 4) Bu ayetten de şunu anlıyoruz; bizim güneş sistemimizin dışında; bir günü, bizim günümüzün ellibin katı olan,başka bir güneş sistemi vardır ki; İnsanların ilmi, henüz oralara ulaşamamaktadır. بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ “Şüphesiz, Rabbimiz Allah"tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.” (Fussilet sûresi âyet: 30-31) وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ كِرَامًا كَاتِبِينَ يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ “Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler var, Değerli yazıcılar var, Onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler.” ( İnfitar sûresi âyet: 10-12) تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِن فَوْقِهِنَّ وَالْمَلَائِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَن فِي الْأَرْضِ أَلَا إِن َّ اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ “Neredeyse yukarılarından gökler çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” ( Şûra sûresi âyet: 5) وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاء وَيَرْضَى “Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah"ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.” ( Necm sûresi âyet: 26) Sayın Hulusi; Bu ayetleri gördükten sonra: Vahdetü’l-Vücud görüşüne özenerek yaratmış olduğu maddenin içine sıkıştırmağa çalıştığın, Hz.Allah’ın, tam aksine her zerreye ; tecellisi ilmi,kudreti ve tasarrufu,hakimiyeti ile hakim olarak; tüm evreni yarattıktan ,onlara vahyederek görevlerini bildirdikten sonra, arşa istiva ettiğini, kurulduğunu ve onun arşını sekiz meleğin taşıdığını ,diğer meleklerin ise yeri ve gökleri kuşatarak her mekanda görev yaptıklarını görmüş oldunuz. Bu konuda birçok ayetler de ileride gelecektir. Evet şöyle söylemiştiniz: Gökte melek, yerde şeytan; kapıda postacısı elinde kitap; yollayan galaksinin bir köşesindeki Tanrı!... Galaksinin bir yerinde cehennem, öte köşesinde cennet!!! “ İslâm dini” işte bu anlayışa dönüştürülerek, “ müslümanlık dini” diye algılanır ve kabul edilir olmuş! ( Ahmet hulusi dini yanlış algılama S.24-25) |
|
||||
CENNET VE CEHENNEM
Sayın Hulusi, “Galaksinin bir yerinde cehennem öte köşesinde cennet”diye müslümanları rencide ederken şu ayetleri hiç görmedin mi?
Cennet ile ilgili ayetler: “ Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!” (Ali İmran suresi. Ayet 133) “ Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.” (Sad suresi. Ayet: 50) “ Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler.” (Sad suresi. Ayet: 51) “ Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır.” (Sad suresi. Ayet: 52) “İşte, hesap günü için size vâdolunan şeyler bunlardır.” (Sad suresi. Ayet: 53) “ Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve tükenmek yoktur.” (Sad suresi. Ayet: 54)¥ “Kitabı sağ tarafından verilen:" Alın, kitabımı okuyun" der.” (Hakka suresi ayet: 19) “Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum." (Hakka suresi ayet: 20) “ Artık o, hoşnut kalacağı bir hayat içindedir,” (Hakka suresi ayet: 21) “Yüce bir cennette,” ( Hakka suresi ayet: 22) “Meyveleri sarkmış halde.” ( Hakka suresi ayet: 23) “(Onlara denir ki Geçmiş günlerde işlediklerinize (iyi amellerinize) karşılık, âfiyetle yeyin, için.” ( Hakka suresi ayet: 24) İşte cehennem ile ilgili ayetler: “Onu yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın;” ( Hakka suresi ayet: 30) “Sonra alevli ateşe atın onu!” ( Hakka suresi ayet: 31) “Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun!” ( Hakka suresi ayet: 32) “Çünkü o, ulu Allah"a iman etmezdi,” ( Hakka suresi ayet: 33) “Muhakkak cehennem, onların hepsine vâdolunan yerdir.” “Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer grup ayrılmıştır.” ( Hicr suresi ayet: 43-44) Bu ayette de: Halen tutuşturulmamış olan cehennemin mevcut olduğu ve yedi kapısı bulunduğu ve oraya girecek insanların gruplar halinde ayrı ayrı kapılardan girecekleri bildirilmektedir. Sayın Hulusi ! Cehennem dediğiniz güneşin kaç kapısı var acaba! “Bedbaht olanlar ateştedirler, orada onların (öyle feci) nefes alıp vermeleri vardır ki. Rabbinin dilediği hariç, (onlar) gökler ve yer durdukça o ateşte ebedî kalacaklardır. Çünkü Rabbin, istediğini hakkıyla yapandır” (Hud Suresi Âyet:106-107) “...Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Rablerinden de bağışlama vardır. Hiç bu, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?” ( Muhammed suresi ayet: 15) “ İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür.” “Sonra biz, Allah"tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.”(Meryem Suresi.Âyet.71-72) Sayın Hulusi! Okunan ayetlerden de; cehennemin, sizin dediğiniz gibi, kapısı falan olmayan güneş değil, fakat Allah’ın (c.c.) bilmediğimiz bir şekilde yaratmış bulunduğunu ve kıyamet sonrası halinin, ibret ve insanları uyarmak ve sakındırmak için şimdiden anlatılmış olduğunu gördük. |
|
||||
YERDE ŞEYTAN
Gökte melek, yerde şeytan; kapıda postacısı elinde kitap; yollayan galaksinin bir köşesindeki Tanrı!... Galaksinin bir yerinde cehennem, öte köşesinde cennet!!!
“ İslâm dini” işte bu anlayışa dönüştürülerek, “ müslümanlık dini” diye algılanır ve kabul edilir olmuş! ( Ahmet Hulusi, Dini Yanlış Algılama, S.24-25) Yine yukarıya aldığım yazınızda; istihza ederek : “ Gökte melek, YERDE ŞEYTAN “ diyorsunuz Bu konudaki ayetleri de görelim ! “Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak.” ( En’am sûresi âyet: 112) “Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.” ( Araf sûresi âyet: 27) “Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah"a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.” ( Araf sûresi âyet: 200) “Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim!” ( Mü’minûn sûresi âyet: 97-98) “Andolsun, biz gökte birtakım burçlar yarattık ve seyr edenler için onu süsledik. Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir alev sütunu düşmüştür.” ( Hicr sûresi âyet: 16-18) “Kur"an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah"a sığın! Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur. Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah"a ortak koşanlaradır.” ( Nahl sûresi âyet: 98-100) “Onlardan gücünün yettiği kimseleri dâvetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaadlerde bulun. Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vâdetmez. Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter.” ( İsra sûresi âyet: 64-65) “(Ey Muhammed!) Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Allah, şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi) yapsın. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler.” ((Hac sûresi âyet: 52-53) |
|
||||
İBADET FİZİKSELMİŞ, ALLAH İÇİN YAPILMAZM
AZMIŞ (!)
A.Hulusi diyor ki: “İbadet” adı altında, resûl tarafından bize ulaştırılan her çalışma, tümüyle fiziksel ve bilimsel gerçeklere dayanır. Kesinlikle, yukarıdaki, ötemizdeki bir Tanrı’nın gönlünü hoş etme amacına dönük değildir. Evreni “yok” tan var kılan Allah’ın, insanların hiçbir “ ibadet” ine, çalışmasına ihtiyacı yoktur. Aldığım gıdalar, nasıl bedenin bir ihtiyacını karşılama amacına dönükse; ibadet adı verilen çalışmalar da, senin ölüm ötesi yaşamının ihtiyaçları ile ilgilidir. Beyin gücünün, bir tür ışınsal yapı olan bedenine, yani, ruhuna yükleyeceği bilgi ve enerji ile ilgilidir. ( Ahmet hulusi dini yanlış algılama S.38-39) Sayın Hulusi! Yukarıdaki sözlerinizle: “ ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” Buyuran Allah’ı (c.c.) yalanlamış olmuyor musunuz.? Allah’ın huzuruna nasıl çıkacaksınız! İşte ayetler: “Sen hemen Rabb’ini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. Ve sana ölüm gelinceye değin Rabb’ine ibadet et.” ( Hicr suresi ayet: 98-99) “Hayır.. Yalnız Allah"a ibadet et. Ve şükr edenlerden ol”.( Zümer Suresi.ayet :66) “De ki: Benim namazım, ibâdetlerim ve diriliğim ve ölümüm âlemlerin Rabb’i olan Allah Teâlâ içindir.” ( Enam suresi ayet: 162) “Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” ( Zariyat sûresi âyet: 56) “(Rabbimiz!) Ancak sana ibadet ederiz ve yalnız senden medet umarız.” ( Fatiha sûresi âyet: 5) “Semûd kavmine de kardeşleri Salih"i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah"a ibadet edin; sizin O"ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah"ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah"ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar.” ( Araf sûresi âyet: 73) “Allah"a ibadet edin ve O"na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” ( Nisâ sûresi âyet: 36) “Rabbin, sadece kendisine ibadet etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” ( İsra sûresi âyet: 23) “ Ve göklerin ve yerin gaybı Allah içindir ve her iş de ona döndürülecektir. Artık ona ibâdet et ve ona tevekkülde bulun ve Rabb’in neler yapmakta olduğunuzdan aslâ gâfil değildir.” (Hud Suresi.ayet:123) “(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah"tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe Sûresi âyet:100) “Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler.” ( Zümer sûresi âyet: 73) “Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah"a hamd olsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş! derler.” ( Zümer sûresi âyet: 74) |
|
||||
İLAH YOKMUŞ, ALLAH İLAH DEĞİLMİŞ, ALLAHA
İBADET EDİLMEZMİŞ (!)
A.Hulusi diyor ki: “ İslâm dini”nin temelini, “ La ilahe illallah” sözünün manası oluşturur. “ La ilahe illallah” ne demektir? Bu söz basit olarak ele alınırsa; “ Tanrı yoktur sadece Allah vardır” anlamında değerlendirilir... Eğer kelimelerin anlamı üzerinde durursak... “ La ilahe” de; “ La” yoktur; “ İlahe” , Tanrı demektir, yani tapınılacak Tanrı yoktur, demektir. Şimdi burada şu noktaya dikkat edelim... Kelime-i Tevhid, “ La ilahe” ile başlıyor... ve başlangıçta, kesin bir hüküm vurgulanıyor. “ yoktur tapınılacak varlık!” ; “ La ilahe” !... “ La ilahe” deniyor. “ Tanrı yoktur; deniyor. Adamlar kalkıp biz “ ilahiyatçı” yız diyorlar... “ İlahla uğraşıyoruz; konumuz “ İlah” tır, “ ilahiyat” tır; diyorlar... ilahçılık öğrenip, öğretiyorlar!. Sonrada islamdan ve Kur’an’dan söz ediyorlar. Kur’an ve islâm dinini ne kadar anladıkları belli değil mi? “ Allah” konusunu ne kadar iyi anladıkları nasıl belli oluyor! Akabinde kelime-i tevhid de bir açıklama geliyor... “ illa” “sadece” , “Allah” ... vardır!... “ İlla Allah” yani “ sadece Allah” !... Birinci mana olarak, bu cümleden açığa çıkan gerçek şudur... “ tapınılacak Tanrı yoktur”... Evet, burada, kesin olarak, tapınılacak bir öte Tanrı olmadığını vurguladıktan sonra, “ illa Allah” diyor... “ İlla” , yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere, “ ancak” manasına ulaşılabileceği gibi, buradaki kullanım şeklinde görüldüğü üzere “ sadece” anlamında dahi kullanılır... Evet, “ İlla”, “ Allah” kelimesiyle bir arada kullanıldığı zaman kesinlikle “ sadece” anlamında algılamak zorundadır; zira “ Allah” tan gayrı vücud sahibi yoktur ki, “ Allah” Ona kıyaslansın veya o şeyle benzer kefeye konarak ona nispetle tarif edilsin!... Bu hususu da geniş şekilde Hz. “ Muhammed neyi okudu” isimli kitabımızda açıkladık. İşte bu sebepten dolayıdır ki, “ illa” kelimesi “ Allah” ismiyle yan yana kullanıldığı zaman bunu daima “ sadece” kelimesiyle tercüme etmek zorundayız... Nitekim bu mana İngilizce’ye tercüme edilirken: “ There is no god BUT Allah” şeklinde değil; “ There is no god only Allah” şeklinde tercüme edilmelidir. Ki böylece, islâm dininin getirmiş olduğu vahdet –teklik inanç veya düşünce sistemi fark edilebilsin. Evet, sadece “ Allah” vardır ki, “ O Allah, tapılacak bir Tanrı değildir”, anlamı mevcuttur. Bu açıklamada... Çünkü başta, kesin olarak “ La ilahe” yani “ tapılacak Tanrı yoktur”; hükmü veriliyor!... Öyle ise “ Allah” , insanın dışında, ötesinde; ve hatta bu var gördüğümüz varlıkların dışında ve ötesinde tapınılacak bir Tanrı değildir!... “ Allah”ın “ Ahad” oluşunu şayet iyice idrak edersek, görürüz ki basiretle, bir Allah, bir de yanı sıra kainat gibi, iki ayrı yapı mevcut değildir! Yani bir “ Allah” var, bir de alemler mevcut, değil!... Başka bir değişle, bir içinde yaşadığımız alemler, kainat mevcut; bir de bunların ötesinde, bunlardan ayrı, bunların dışında bir “ Tanrı mevcut” anlayışı, tümüyle batıldır!... ( Ahmet hulusi dini yanlış algılama S.55-57) İşte, bu yüzden fark ederiz ki, düşünebilen, hayal edebilen her nokta da, “ zat” ıyla ve dolayısıyla tüm özellikleriyle ancak ve ancak, sadece ve sadece kendisi yani, “ Ahad” olan “ Allah” mevcuttur!... “ O” nun dışında, ikinci bir varlığın vücudundan söz eden ise, tümüyle derin düşünce yetersizliğinden doğan yanılgı içerisindedir!... ki bu durumun dindeki adı da “ şirk”tir!... ( Ahmet hulusi dini yanlış algılama S.64) |
|
||||
Sayın Hulusi,..
yukarıdaki sözleri söylerken hiç okumadınız farz edelim, hiç düşünmediniz mi ? Bu evreni kim yarattı ? Şeytan kime karşı geldi? Cenneti cehennemi kimler için yarattı? “ O” nun dışında, ikinci bir varlığın vücudundan söz eden ise, tümüyle derin düşünce yetersizliğinden doğan yanılgı içerisindedir!... ki bu durumun dindeki adı da “ şirk”tir!. Diyorsunuz. Öyleyse tüm insanlar ve canlılar hayal mi görüyoruz? Cehennemde kimler yanacak? Haşa Allah’tan başka bir şey yoksa ; diyelim biz hayal görüyoruz,yoksa Allah da haşa hayal mi görüyor ? Kur’an ve diğer peygamberlerin kitapları da, hep hayalden mi bahsediyorlar ? Haşa ; kafirlerle yapılan mücadeleler de hayal miydi ? Nemrutlar, Firavunlar hayal miydi. ? Allah’tan başka hiçbir varlık yoktur, sözünüz küfür olmuyor mu? Siz kainatı, evreni nasıl inkar edebilirsiniz!
İşte Ayetler: “Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş"a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah"tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O"na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir! ( Araf suresi ayet: 54) “Göklerin ve yerin mülkü Allah"ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder.” “Yahut onları, hem erkek hem de kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir” ( Şura suresi ayet: 49-50) “Allah, O"ndan başka ilah yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O"nundur. İzni olmadan O"nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O"na hiçbir şey gizli kalmaz.) O"nun bildirdiklerinin dışında insanlar O"nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O"nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.”( Bakara sûresi âyet: 255) “Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş üzerine istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah"tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır.” ( Ra’d Sûresi âyet: 2 ) “O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş"ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Yemin ederim ki, (Resûlüm!): "Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz" desen, kâfir olanlar derhal "Bu, açık bir büyüden başka bir şey değildir" derler.” (Hud Sûresi âyet:7) “Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân"a gelecektir. O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir. Bunların hepsi de kıyamet gününde O"nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.” (Meryem Suresi âyet: 93-95) “Göklerde ve yerde kimler varsa O"na aittir. O"nun huzurunda bulunanlar, O"na ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar. Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gündüz (Allah"ı) tesbih ederler. (Enbiya Sûresi âyet:19-20) Bu ayetterde, görüldüğü gibi: göklerdekiler ve yerdekiler, ibadette devamlıdırlar. Ve bu sıfatlarıyla Allah tarafından övülmektedirler. Bu durumdan Allah hoşnut olmuş bulunmaktadır. İnsanların bazıları müstesna. “Gökleri, yeri ve bunların içine yayıp ürettiği canlıları yaratması da O"nun delillerindendir. O dilediği zaman bunları bir araya toplamaya da kadirdir.” (Şura Sûresi âyet:29) “O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütuf olmak üzere) size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (Casiye Sûresi âyet:13) Bu ayeti kerimede de görüldüğü gibi: yerdekileri ve göktekileri; halife olarak yarattığı insanlara boyun eğdirmiştir. Demek ki boyun eğenler mevcut olduğu gibi biz insanlar da, varız, mevcuduz. Kur’an’ı Kerîm de çeşitli yerlerde “ ilahımız” , “ ilahınız” gibi ifadeler geçmekte; ancak akabinde de “ ilah” ın, “ Allah” olduğu vurgulanmaktadır... Peki bu duruma göre, “ Allah” ın, bir “ İlah” yani “ Tanrı” olduğu ileri sürülemez mi? Sürülemez!... Bu gibi tanımlamalar, “ İlah”a yani “ Tanrı”ya tapanlara yapılan açıklamalardır. Yani onlara denilmektedir ki; “ Sizin, ilah sandığınız,Tanrı dediğiniz şey mevcut değildir; gerçekte var olan sadece “ Allah” tır!... sizin ve bizim “ ilah” dediğimiz gerçekte hep aynı ve “tek”tir...ve dahi, o da “ Allah” tır...” Kur’an, yaptığı uyarılarla “ilah” kavramının geçersiz olduğunu vurgularken, ne gariptir ki bugün “din” i meslek olarak kendilerine seçenler, “ ilahiyatçı” olarak kendilerini tanımlamaktadırlar. “ İslâm dini” nin reddettiği bir konu ve kavram olan “ ilahiyat” ı kendilerine meslek olarak seçenlere ne denebilir bilmiyorum. Kelime-i Tevhid de ve kelime-i şahadet de “ la ilahe...” denilerek konuya girenlerin kendilerini “ ilahiyatçı” olarak vasıflandırmaları bir ibret konusudur herhalde...belki de inançları doğrultusunda gerçekten hak ettikleri için o isimle tarif ediyorlar kendilerini!... ( Ahmet hulusi dini yanlış algılama S.68-69) Bu gerçeği açıklayan Kur’an’ı Kerîm’e göre “ Allah”, evreni ve var olarak algılanan her şeyi, kendi ilminde, kendi kudretiyle ve kendi güzel isimlerinin özellikleriyle yaratmıştır. Bu sebepledir ki, doğa konuları ve evrensel düzen dediğimiz şey, gerçekte “ Allah düzen ve sistemi” nden başka bir şey değildir!. Bu gerçek nedeniylede, insan, ötesinde bir Tanrıya tapınmak yerine; özündeki “ Allah” ı fark etmek; bundan sonra da ötesindekine değil, özündekine yönelmek zorundadır!. (Ahmet hulusi dini yanlış algılama S.73-74) |
|
||||
ALLAH İLAHTIR ALLAH’TAN BAŞKA İLAH
R
Sayın Hulusi; burada da gerçekleri tahrif ederek, “Kur’an’da geçen “ilâh” kelimesi; ilâha yani Tanrı’ya (putlara) tapanlara karşı yapılan açıklamalardır” diyorsunuz. “Ayet-ül Kürsî”de geçen “Allahü la ilahe illa hüvel hayyul kayyum” ve Ta Ha suresinde geçen, Hz. Musa’ya hitabeden: “ inneni enallahu la ilahe illa ene” ayetleri ve böyle sayısız ayetler kimlere hitab ediyor. Haşa Hz.Musa puta mı tapıyordu.? Kelime-i Tevhid’e ve Kelime-i Şehadet’e tam ters mana vererek “La ilahe illallah” cümlesine “ ilah yoktur sadece Allah vardır.” derken; asıl manadan tam bir kurnazlıkla gerçeği saptırıyorsunuz. Sizden başka hiç ilmi olmayan bir müslümanın”Kelime-i Tevhid ve Kelime’i Şehadet”ten anladığı doğru mana şudur: Kelime’i Tevhid: “ la ilahe illallah” “ Allah’tan başka ( hiçbir) ilah yoktur. Sadece ilah olarak ( ibadet edilecek) Allah vardır.” Kelime’i Şehadet: “ Eşhedü en la ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu” “ Ben şehadet ederim ki Allah tan başka (Hiçbir) ilah yoktur ancak Allah vardır ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve Resulüdür.” Sayın Hulusi; ilah olarak Allah vardır. Ondan başka ilah yoktur, ancak O’na ibadet edilir demeye niçin diliniz varmıyor da; tam aksine her yerde Allah ilah değildir. O’na ibadet edilmez diyorsunuz.? İbadete layık olmayan bir Allah’ı nasıl düşünebiliyorsunuz? Zaten Allah ismini zorlayarak birkaç yerde söylüyorsunuz. Hemen her yerde “ Allah diye işaret edilen” tabirini kullanıyorsunuz. Ve de “ Ötedeki Tanrıya değil özünde ki Allah’a, özüne yönel” derken haşa her türlü insanı ve nefsinizi ilahlaştırmış olmuyor musunuz.? İşte ayetler: “ Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O"na mahsustur.” ( Taha suresi.ayet : 8) ”O, öyle Allah"tır ki, O"ndan başka İlah yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.” (Haşr suresi. Ayet :22) “ O, öyle Allah"tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.” (Haşr suresi. Ayet :23) “O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.” (Enam Sûresi âyet:61) “Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah"a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O"nundur ve O hesap görenlerin en çabuğudur.” (Enam Sûresi âyet: 62) “Semûd kavmine de kardeşleri Salih"i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah"a ibadet edin; sizin O"ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah"ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah"ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar.” ( A’raf sûresi âyet: 73) “Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver. Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah"ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana ibadet et; beni anmak için namaz kıl.” ( Tâhâ sûresi âyet:13- 14) "Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağrışıp çağrışma gününden, korkuyorum.” ( Mü’min sûresi âyet: 32) “Gökteki İlâh da, yerdeki İlâh da O"dur. O, hakîmdir, her şeyi bilendir.” ( Zuhruf sûresi âyet: 84) “De ki: Bana sadece, sizin ilâhınızın ancak bir tek ilah olduğu vahyedildi. Hâla müslüman olmayacak mısınız?” ( Enbiya sûresi âyet: 108) “İlâhınız bir tek İlahdır. Fakat ahirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.” ( Nahl sûresi âyet: 22) “Saf saf dizilenlere, O haykırıp sürenlere, Ve o zikir okuyanlara, Yemin ederim ki, ilâhınız birdir. O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, hem de doğuların Rabbidir.” ( Saffat sûresi âyet: 1-5) “Allah buyurdu ki: İki ilah edinmeyin! O ancak bir ilah"dır. O halde yalnız benden korkun!” ( Nahl sûresi âyet: 51) ” Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesîh, ancak Allah"ın resûlüdür, (o) Allah"ın, Meryem"e ulaştırdığı "kün: Ol" kelimesi(nin eseri)dir, O"ndan bir ruhtur. (O"nun tarafından gönderilmiş, yahut teyit edilmiş, yahut da Cebrail tarafından üfürülmüş bir ruhtur). Şu halde Allah"a ve peygamberlerine iman edin. "(Tanrı) üçtür" demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah"tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O"nundur. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisa Suresi. Ayet: 171) “Yoksa Ya"kub"a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya"kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak"ın ilâhı olan tek Allah"a kulluk edeceğiz; biz ancak O"na teslim olmuşuzdur, dediler.” ( Bakara Suresi.ayet:133) “İlâhınız bir tek ilah"tır. O"ndan başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir.” (Bakara Suresi.ayet:163) “Allah ile birlikte başka bir ilah’a tapıp yalvarma! O"ndan başka ilah yoktur. O"nun zâtından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O"nundur ve siz ancak O"na döndürüleceksiniz.” ( Kasas sûresi âyet: 88) Sayın Hulusi; Bu ayeti kerimede açıkça anlatıldığına göre; Allah’ın (c.c) zatından başka var olan yaratıkların hepsi, yani evren her zerresiyle beraber yok olacaktır. Siz ; “ evrende Allah’dan başka bir şey yoktur. Allah her zerrede, zatıyla,sıfatıyla , isimleriyle mevcuttur.” dediğinize göre ; haşa evren yok iken, yani yaratılmamış iken Allah (c.c.) nerede idi? Sonra evren yok olurken, haşa ! Allah (c:c da mı, yok olacak? Halbuki görüldüğü gibi ayette; “Allah’ın zatından başka her şey yok olacaktır.” buyurulmaktadır. Zaten öyledir. O takdirde yine söylüyorum yüce Allah’ı yok olacak evrenin, ölünce çürüyüp kokuşacak her canlının, yani her zerrenin içine mahkum etmeye kalkışmayın. Allah’tan korkun, sizin yakıştırmanızla” aklı kıtlardan olmayın”! İşte bu konuyla ilgili bir fetva; kendi hükmünüzü kendiniz veriniz! SORU: Bir kimse”Allah her yerdedir” veya “her yerde hazır ve nazırdır”dese ne lazım gelir? CEVAP: Bir kimse “Allah her yerdedir veya her yerde hazır nazırdır” dese; şayet Cenab’ı Allah’ın zatıyla her yerde mevcut olduğuna inanarak söylüyorsa kafir olur.Çünkü Cenab’ı Allah(.c.c)mekandan münezzehtir. Ne yerdedir,ne göktedir.Yer ve gök olmadan evvel de O var idi. Ama ilim ve kudretiyle her yerde mevcut olduğunu kast ederek bu sözü söylerse kafir olmaz. Yalnız bu sözü söylememeye dikkat etmek lazımdır. Maalesef avam tabaka “Allah her yerde hazır ve nazırdır.”sözünü.çok söylemektedir. Bunun yerine Allah her şeyi bilir.” Demek gerekir.”(el-Berika,c 1.s.294, Fetvalar.c.2.s.11.H.Günenç) “Allah; O"ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Müminler yalnız Allah"a dayanıp güvensinler.”(Teğabun sûresi âyet: 13) “ De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,” “İnsanların Melikine (Mutlak Sahip ve Hakimine),” “İnsanların İlâhına.” “O sinsi vesvesenin şerrinden,” “O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar.” “Gerek cinlerden,gerek insanlardan.”(Nas Suresi.Ayet:1-6) Yukarıdaki hemen her namazda günde beş defa okuduğumuz “Nas” Suresinde; İnsanların göğüslerine vesvese vericilerin şerrinden, “İnsanların Rabbine, insanların Melikine ve insanların İlahı’na sığınırım” dememiz emredilmişken : Siz bunun aksini iddia ederek nasıl “insanların İlah’ı yoktur, Allah İlah değildir”diyebilirsiniz? Bu büyük bir inkar olmaz mı ? |