| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#1
|
|||
|
|||
Istanbul
Istanbul hakkinda tarihler boyunca cok sey yazilip cizilmis... Bu güzel sehir icin ne dense az. Istanbulu görüp gezen ve sevmeyen varmi? Bir cok duyguyu aydi anda hissettiren sehir. Benimde yine özlemim kabardi... Bald werde ich endlich mal wieder rüberfliegen können.
Bekle bizi istanbul http://www.youtube.com/watch?v=qC1of3h9FAQ salkım salkım tan yelleri estiğinde mavi patiskaları yırtan gemilerinle uzaktan seni düşünür düşünürüm istanbul binbir direkli haliç'inde akşamlar adalarında bahar süleynaiye'nde güneş ey sen ne güzelsin ey kavgamızın şehri istanbul boşuna çekilmedi bunca acılar büyük ve sakin süleymaniye'nle bekle parklarınla köprülerinle meydanlarınla bekle bizi istanbul tophane'nin karanlık sokaklarında koyun koyuna yatan çocuklarınla bekle bekle zafer şarkılarıyla geçişimizi istanbul haramilerin saltanatını yıkacağız bekle o günler gelsin gelsin istanbul sen bize layıksın biz de sana istanbul istanbul boşuna çekilmedi bunca acılar büyük ve sakin süleymaniye'nle bekle parklarınla köprülerinle meydanlarınla bekle bizi istanbul" ** vedat türkali'nin orijinal şiiri: "salkım salkım tan yelleri estiğinde mavi patiskaları yırtan gemilerinle uzaktan seni düşünürüm istanbul bin bir direkli halicinde akşam adalarında bahar süleymaniyende güneş hey sen güzelsin kavgamızın şehri ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde bakışlarımda akşam karanlığın kulaklarımda sesin istanbul ve uzaklardan ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde sen şimdi haramilerin elindesin istanbul plajlarında karaborsacılar yağlı gövdelerini kuma sermiştir kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın meyvesini birlikte devşirirler sen şimdi haramilerin elindesin istanbul et tereyağı şeker padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde yumurta masalıyla büyütülür çocukların hürriyet yok ekmek yok hak yok kolların ardından bağlandı kesildi yolbaşların haramilerin gayrısına yaşamak yok almış dizginleri eline bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası onların kemik yalayan dostları onların sazı cazı villası doktoru dişçisi ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel ve sen ve sen haktan bahseden ortaköyün cibalinin işçisi seni öldürürler seni sürerler buhranlar senin sırtından geçiştirilir ipek şiltelerin istakozların ve ahmak selâmeti için hakkında idam hükümleri verilir haktan bahseden namuslu insanları yağmurlu bir mart akşamı topladılar karanlık mahzenlerinde şehrin cellatlara gün doğdu kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır bir kalem yazın vardır dudaklarını yakan bir çift sözün vardır söylenmez haramiler kesmiş sokak başlarını polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi haramilerin elinde ve mahzenlerinde insanlar bekler gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer bebeklerin hasreti içlerinde gömülü can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul bulutların ardında damla damla sesler gülen çehreleri ve cesaretleriyle arkadaşlar çıktı karşıma dindi şakaklarımın ağrısı bir kadın yoldaş tanırdım bir kardeş karısı hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında gebeliğin dokuzuncu ayında aç kurtların varoşlara saldırdığı tipili bir gece yarısı sırtında çok uzak bir köyden indirdi otuzbeş kiloluk sırrımızı zafer kanlı zafer kıpkırmızı boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul bekle bizi büyük ve sakin süleymaniyenle bekle parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla mavi denizlerine yaslanmış beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle ve bir kuruşa yenihayat satan tophanenin karanlık sokaklarında koyunkoyuna yatan kirli çocuklarınla bekle bizi bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi bekle dinamiti tarihin bekle yumruklarımız haramilerin saltanıtını yıksın bekle o günler gelsin istanbul bekle sen bize lâyıksın." Geändert von FairyLady (14.08.2009 um 01:25 Uhr). |
#2
|
|||
|
|||
İstanbul
Evin içinde bir oda, odada İstanbul Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm Çekmeğe başladı, oltada İstanbul Bu ne biçim su, bu nasıl şehir Şişede İstanbul, masada İstanbul Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım Nereye gidersen git, orada İstanbul. Ümit Yaşar Oğuzcan |
#3
|
|||
|
|||
insanlar kirlenir, sehirler kirlenmez.
Canim istanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım... İstanbul, İstanbul... Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik... Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat... Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?.. Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet... O manayı bul da bul! İlle İstanbul`da bul! İstanbul, İstanbul... Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği. Oynak sular yalının alt katına misafir; Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar, Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar... Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i... Kadını keskin bıçak, Taze kan gibi sıcak. İstanbul, İstanbul... Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler... Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu, Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu. Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından. Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar... Gecesi sünbül kokan Türkçesi bülbül kokan, İstanbul, İstanbul… Necip Fazıl Kısakürek |
#4
|
|||
|
|||
İstanbul düşman istilası altında iken Çamlıca’da
Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?.. Küskün duruyorsun. Bir şey kuruyorsun. Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle: Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?.. Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet. Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin Bir sâha-i nilî. Ey neyyir-i leylî, Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin Bir şeb ki, zîrinde küsûfun, Seyrangehi olmakda tuyûfun. Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl.. Bir âh-ı müebbed. Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl, Ey şi’r-i muakkad Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun. Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b; Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb. Abdulhak Hamit |
#5
|
|||
|
|||
Aziz Istanbul
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. Nice revnaklı şehirler görünür dünyada, Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan. Yahya Kemal Beyatlı |
#6
|
|||
|
|||
Şarkı
Pek hâhişi var gönlümün ey serv-i bülendim Yarın gidelim Çamlıca’ya cânım efendim Redditme sakın bu sözüm şâh-ı levendim Yarın gidelim Çamlıca’ya cânım efendim Râhat mı olur anda iken cümle ahibbâ İster ki gönül zevk idelim biz bize tenhâ Bir gün de Fenerbağçesi’ne gitmeli ammâ Yarın gidelim Çamlıca’ya cânım efendim Sultan II.Mahmut |
#7
|
|||
|
|||
İstanbul
Seni görüyorum yine İstanbul Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan Minare minare, ev ev, Yol, meydan. Geliyor Boğaziçi'nden doğru Bir iskeleden kalkan vapurun sesi, Mavi sular üstünde yine Bembeyaz Kızkulesi. Bir yanda, serin sabahlarla beraber, Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım. Baktıkça hep, semt semt, yer yer, Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım! Durmuş bir tepende okuduğum mektep, Askerlik ettiğim kışladır ötesi. Bir gün bir kızını benim eden Evlendirme dairesi. Benim de sayılmaz mı oralar? Elimi tutar gibi iki yanımdan, Babamın yattığı Küçüksu, Anamın toprağı Eyüpsultan. Önümde, açık kollarıyla boğaz, Çengelköy'den aktarma Rumelihisarı. İstanbul, İstanbul'um benim, Kadıköy'ü, Üsküdar'ı... Gün olur, Köprü ortasında durur Anarım, Adalar'da çamların uykusunu. Gün olur, Beyoğlu'nu özler içim, Koklamak isterim Tünel'in kokusunu. Bulut geçer üstünden, Gemi gelir yanaşır Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar, "İçi dolu çamaşır." Göğünde tanıdım ayın ondördünü. Kırlarında bilirim baharı, Herşey içimde, herşey, İstanbul yadigarı. Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle, Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir. Ey doğup yaşadığım yerde her taşını Öpüp başıma koymak istediğim şehir Ziya Osman Saba |
#8
|
|||
|
|||
İstanbul'u Dinliyorum
İstanbul'u Dinliyorum İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda Sucuların hiç durmayan çıngırakları; İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor derken Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık; Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı, Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular, Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı Başında eski alemlerin sarhoşluğu, Loş kayıkhaneleriyle bir yalı Dinmiş lodosların uğultusu içinde. İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan. Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Bir şey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde. Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum; Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul'u dinliyorum. Orhan Veli |
#9
|
|||
|
|||
Paylasimlariniz icin cok tesekkürler Capco.
İstanbul İstanbul Olalı Söz/Müzik: Sezen Aksu Uzanıp Kanlıca’nın orta yerinde bi taşa Gözümün yaşını yüzdürdüm Hisar’a doğru Yapacak hiçbir şey yok gitmek istedi gitti Hem anlıyorum hem çok acı tek taraflı bitti Bi lodos lazım şimdi bana, bi kürek, bi kayık Zulada birkaç şişe yakut yer gök kırmızı Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı Ah İstanbul İstanbul olalı Hiç görmedi böyle keder Geberiyorum aşkından Kalmadı bende gururdan eser İstanbul İstanbul olalı Hiç görmedi böyle keder Geberiyorum aşkından Kalmadı bende gururdan eser Ne acı ne acı insan kendine ne kadar yenik Bulunmadı ihanetin ilacı yürek koca bir karadelik Yapacak hiçbir şey yok gönül bu sevdi Yeni bir ten yeni bir heyecan bilirim üstelik Bi lodos lazım şimdi bana, bi kürek, bi kayık Zulada birkaç şişe yakut yer gök kırmızı Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı Ah İstanbul İstanbul olalı Hiç görmedi böyle keder Geberiyorum aşkından Kalmadı bende gururdan eser İstanbul İstanbul olalı Hiç görmedi böyle keder Geberiyorum aşkından Kalmadı bende gururdan eser |