| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
#1
|
|||
|
|||
Kadına şiddeti bitirebilecek öneriler
Kadın haklarının en büyük ihlallerinden biri olan kadına yönelik şiddet kavramını ele alan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şiddeti bitirecek önlemlere ilişkin önemli bilgiler verdi.
Türkiye’nin AB’ye girme sürecinde kadının özgürleşmesi hareketinin ülkemizde çok hızlı bir şekilde geliştiğini belirten Tarhan, erkek alt kültüründe kadının bu hızlı özgürleşme talebine karşı yanlış anlama ve algılamalar ortaya çıktığını ifade ediyor. Son dönemlerde ülkemizde de artış gösteren kadına yönelik şiddetin sonlandırılması için Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, önemli tespitlerde bulunuyor. Kadına Yönelik Şiddeti bitirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi, mahkemeler, medya, sivil toplum kuruluşları, psikolog ve psikiyatrist hekimler, yaşam koçları, kamu kurum ve kuruluşları ve özel sektör gibi toplumun hemen her kesimine önemli görevler düştüğünün altını çizen Tarhan alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı: Öfke yönetim eğitimleri verilmeli Öfkeyle baş etme konusunda ailede öfke yönetimi eğitimleri verilmelidir. Üniversitelerde ‘Şiddeti Araştırma Merkezleri veya Enstitüleri’ kurulmalıdır. Sürekli Eğitim Merkezleri’nde bu alanda sonuç alıcı eğitimler yapılmalıdır. ‘Yaşam koçu’ olacak kişilerin her anlamda donatılması gereklidir. Kılıç çekme duygusuna fırsat verilmemeli Kadının özgürleşme hareketi, kadın-erkek savaşına dönüştürülmemelidir. Erkekte ‘Kılıç çekme’ duygusu uyandıran yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. Ancak Batılı feminist yaklaşımların ülkemizde de uygulamaya koyulmasının istendiği gerçeği var. “Eşin sana bağırıyorsa sen de ona bağır, bir şey atıyorsa sen de at” gibi yaklaşımlar kadınlarımıza öğretilmek istenmektedir. Bu tarz söylemler çok yanlıştır. Bunun gibi tutumlar şiddeti daha da artıracağı gibi öfke kontrolünü de zorlaştıracaktır. Şiddet gören kadınlar yaşam koçuyla desteklenmeli Şiddet ve istismarı önleme konusunda STK’ların çalışmalarını göz ardı etmek mümkün değildir. Bu alanlarda çalışmaları kesinlikle gereklidir, desteklenmeleri önemlidir. Özellikle yurt ve rehabilitasyon merkezlerinde kalanlar yaşam koçluğu şeklinde desteklenmelidir. Dünya genelinde yürütülen çalışmalara bakıldığında gelişmiş ülkelerde özellikle de ABD’de Kadın Sığınma ve Çocuk Rehabilitasyon Merkezleri’nin Psikiyatri Merkezleri’ne yakın olduğu gözlemleniyor. Çünkü kriz anında hemen müdahale edebilmek çok önemlidir. Bu sebepten dolayı uygulama bu yöndedir. Medya da elini taşın altına koymalı Özel sektör ve medya kuruluşları da şiddeti önlemeye yönelik çalışmalarda bulunabilirler. Psikiyatri uzmanları ve psikologların katılımıyla eğitici programlar organize edilebilir. Çünkü çocuklar şiddeti örnek alıyorlar. Çocuk şiddeti aileden örnek aldığı gibi aynı şekilde medyadan da etkili bir şekilde alabilmektedir. Televizyonlarda yayınlanan programlarda yer alan bir şiddet sahnesi kesinlikle çocuğu olumsuz etkileyecektir. Yine çizgi filmlerde işlenen konular ve şiddet çocuk üzerinde etkili olacaktır. Bu görüntülerin çocukları doğrudan etkilediği ve çocukların gördüklerini örnek aldıkları gerçeği hazırlanan yayınlar sırasında göz ardı edilmemelidir. Şiddet Öyküsü Olanlara “Öfke Kontrolü Eğitimi” Verilmeli Öfke kontrolü eğitimlerini risk gruplarına uygulamak gerekiyor. Geçmişinde şiddet öyküsü olanlar mahkemeye gitmişse bu kişiler ‘Risk Grubu’nu oluştururlar. Yapılacak çalışmalarda bunlar göz önünde bulundurulmalıdır. Mahkemeler de bu noktada ‘Öfke Kontrolü Eğitimi’ alınmadığında ‘Belirli bir oranda hapis cezası verilmesi’ gibi yasal önlemler almalıdırlar. ‘Öfke Kontrolü Eğitim’i alınırsa evine girmeye izin verilmesi, Öfke Kontrolünde Denetimli Serbestlik Kuralları’nın işletilmesinde şiddetin azaltılmasında fayda sağlayacaktır. Değerler hareketi başlatılmalı Bu alanda benim de dahil olduğum 2007 yılında TBMM’de bir komisyon çalışması yapıldı. Güzel ve yararlı bir rapor hazırlanıp sunuldu. 26 bin okul öğrencisi ve binin üzerinde cezaevinde yatan şiddet mağdurları üzerinde yapılan bir çalışmaydı bu. Ciddi sonuçlar ortaya çıktı. Bu raporda öngörülen önlemler raftan indirilip uygulamaya geçilmelidir. Bu raporda dikkat çeken en önemli sonuç toplumda ‘Değerler Hareketi’nin başlatılması gerektiği tespitidir. Bu çalışmada toplumdaki etik, insani ve ahlaki değerlerin erozyona uğradığı ortaya çıktı. Bu erozyonu engellemek için Milli Eğitim sisteminde, değerleri güçlendirecek olan dürüst olma, sözünde durma, yardımsever olma, fedakâr olma gibi bilimsel olarak da desteklenen değerlerin güçlendirilmesi gereklidir. Bu önemli değerlerin gençlere okul öncesi eğitimde verilmesi gerekmektedir. Gönüllü annelik uygulamaları yaygınlaştırılmalı Sosyal sorumluluk projesi olarak Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi olarak biz İstanbul Valiliği ile birlikte “Haydi Tut Elimi” ve “Mutlu Yuva Mutlu Yaşam” Dernekleri olarak çeşitli çalışmalar yürütmekteyiz. Mahkeme kararıyla kurumlarda koruma altına alınan çocukların bakımını üstleniyoruz. Tedavilerine katkı sağlandığı gibi yasalara uygun, denetlenebilir, gönüllü annelik şeklinde çocuklara bakım ve hizmet verilmektedir. Bu tarz yapılanmalar artırılmalı ve desteklenmelidir. Aile içinde şiddet gören, travma yaşayan ve kuruma terk edilen çocuklar şiddet potansiyeli risk grubunda yer alan çocuklardır. Bunların bakımını üstlenen sosyal sorumluluk projelerini devletin fiili ve mali olarak desteklemesi gereklidir. Bu yapılara kaynak desteği sağlanmalıdır. Çünkü ülkemizde bu yapılara kendini adayacak çok insan vardır. Sadece organizasyona ihtiyaç vardır. SHÇEK’e bir çocuğun maliyeti 3 bin TL’dir. Bu kurumlarda masraf yarı yarıya düşmekte maliyet azalmaktadır. Bu hizmetlerde bulunan STK’lar desteklenmelidir. Toplumsal farkındalık oluşturulmalı Rehabilitasyon Merkezleri’nin açılması desteklenmeli ve her bakımdan teşvik edilmelidir. Gönüllüler ve özel sektör devletin yükünü bu yapılırsa azaltabilecektir. Mağdurların oluşturacağı dernekler de teşvik edilmelidir. Şiddet kurbanlarının tedavisinin yanı sıra toplumda ‘Farkındalık’ oluşturmak amacıyla yapılacak çalışmalar da önem arz etmektedir. Toplumun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi birden bire ortaya çıkmayan şiddetin önlenmesinde fayda sağlayacaktır. Medyanın koruyucu ruh sağlığı programları yapması gereklidir. Bu konuda teşvik edilmesi, kurumlara kolaylıklar gösterilmesi yararlı olacaktır. Kamu teşviklerinin sağlanması bu programları arttıracaktır. Toplumun bilgilendirilmesi açısından bu çalışmalar önemlidir. haber7 |
#2
|
|||
|
|||
Kadina siddeti bitirmek o kadar da basit degil Türkiye de yasayan baskin erkek kültürlü bir toplumda. Doguda hala kiz cocuklari köle gibi satiliyor. Bunu Hürriyet gibi haber Türk Tükürük gibi medya maymunlari fazla dile getirmez ama bu böyle. 15 yasindaki kizlari 70'lik dedeler hala nikahlandiriliyor. Siddet sadece fiziki siddet degil ki. Mahalle baskisi var, psikolojik siddet var, duygu sömürüsü var. Ne yok ki?
Bir de su batasica dizilerde artik erkek rölünü biraz degistirsin. Elbette ki kimse gay rolüne girmesin, ama su abartili vurdu mu vuran, kodu mu oturtan ta$firin erkeklerini ideallestirmek bu yolda geri adimdir. Örnegin Kurtlar Vadisi, bu dizi kadar anlamsiz, siddete özendiren, sorunlari cözme metodunu siddet olarak lanse eden bir geri zekali dizi görmedim. Burda yalanlarina ezanin sahit oldugu bir wanna be" Polat Alamdar var, gögsünü gererek Türk dizilerini övüyor ve Suriye'de "Kurtlar Vadisi" en cok izlenilen diziymis diye nerdeyse göbek atacak. Aile ici siddetti evlerimizden cikarmak istiyorsak, cocuklarimizin, kadinlarimizin fiziksel ve ruhsal siddet görmesini istemiyorsak cagimizin modern egitim sistemine gecmemiz sarttir. Bir de bu yol egitimden gecer. Renkli magazinler degil örnegin Hürriyet gibi, yazili basin okunmasi lazim örnegin Cumhuriyet gibi. Bir de iletisim yani komunikasyon de, empati de, ince ruhluluk de, ne dersen de ama bir insanin canini acitmanin ne kadar kötü bir sey oldugunu kollektiv bilincimize yerlestirmemiz lazim. Bu konuda basbakanimiz yani nam-i diger "Kasimpasali" (kabadayi yani) ne kadar faydali olur orasi malum. Türk toplumunda yanlis bir yanlis var! Karimdir hem döverim hem söverim hem severim! Bu anlayis cok hasta bir anlayis ve malesef Türkiye de sosyallesen üniverste bitirmis sözüm ona egitimli eseklerde bir cok fazla bir sekilde görülüyor. |
#3
|
||||
|
||||
@ask-sehidi
Daha net yazilamazdi ! Cok sagol düsüncelerin ve kalemin icin. Zitat:
|
#4
|
||||
|
||||
Hangi birine şey yaparsın ki yakın tarihte Dursun Amcanın olayı. Şimdi adam 1938’lerde göçe zorlanmış bütün aile gelmiş buraya. Bunlar sonra 46’larda geri dönüş yapmışlar. Dersim’e geri dönüş yapmışlar. Bu amca burada kalmış. Göçmen bir kızla evlenmiş muhacir bir kızla evlenmiş amcam. Tabi bu amca geri dönmüyor Bayındır’da kalıyor. Amca hastalandı, amca hastalanınca yatalak. Biz bakmak için geldik kalıyoruz burada. Biz hani birbirimize bağlıyız akraba olarak. Tek akrabayız gidip amcanın yanında kalıyoruz. Ölecek yani ölüm derecesinde. Amca öldükten sonra amcanın gelinleri var, karısı var, çocukları var, torunları var Bayındır’ın yukarısından. Tahtacılar diye amcayı seven tahtacılar geldiler. Tabi mevlüt okunuyor hani cenazede dua falan okunuyor mevlüt ya. Onlar kadınlar bir baktım oradan amcanın karısı, kızı ve gelinleri birbirlerine bir şey söylüyorlar. “Ne oldu?” dedim. “Ya,” dedi, “pis bunlar, tahtacı bunlar, Kızılbaş bunlar abdest almamış burada oturuyorlar.” Gelini, karısı ve torunları söylüyor. Adamın kendi karısı dahi Alevi olduğunu bilmiyor. Söylememiş adam yani. Adam zaten katliamdan kaçmış gelmiş ki onun ailesini diri diri yaktılar. Yakmışlar yani. Şimdi amca da bir daha dönmemiş. Kardeşleri falan dönmüşler, amca dönmemiş. Kalmış. Öyle deyince benim cinlerim attı yani artık bunu söylemek zorundayım bir şey bu. Büyük bir kayıp. Bizim senelerdir beraber yediğimiz içtiğimiz, geliyoruz gidiyoruz; bunlar beğeniyorlar bir aile olmuşuz niye söylemeyim. Ben de teyzeye dedim ki: “Teyze kusura bakma,” dedim, “sen amcanın ne olduğunu biliyor musun? Kürt olarak biliyorsun. Alevi olduğunu biliyor musun?” Aynen böyle Bayındır şivesiyle dedi: “Gari kızım bunu söyleme,” dedi. “Bayındırlılar çocuklarımı öldürürler,” dedi. Yani söyleme sakın çocuklarımı öldürürler, bir de bana diyor ki ne diyorlar ben dua falan da bilmiyorum ya “kelime-i şahadet mi getir,” bir şey söylüyor. “Bir şey yap,” diyor, “günahtır” diyor, “çarpılırsın.” “Ya teyze niye çarpılayım?” Bu amca benim öz amcam. Amca benim öz amcam kökenini biliyorum. Ben bu amcayı tanıyorum Alevidir yani ben niye çarpılayım yani. Amcayı yalan mı söylüyorum. Cenaze kaldı burada bunlar bir curcuna oldular. Birbirlerine girdiler. Olaylar yaşandı. Benim teyzem de bu amcamın öbür kardeşiyle evli. Teyzemin de çocukları var, Çanakkale’de onlar da hepsi okumuş insanlar. Onlar da gelmiş gelinler falan. Teyzemin gelinlerinden birisi de Bursa’nın Sünnilerinden tutucu İslamcı Sünnilerinden gelin kaçmış teyzeme gelmiş ve yıllardır bak torun sahibi oldu halen babalarıyla görüşmüyor anneleriyle görüşüyor. Yani yasakladılar kızın görüşmesini, istemiyorlar. O da gelmiş: “Ne oldu Nimet niye bunlar kavga ediyor seninle?” Biz birbirimize girdik kavga ediyoruz. Yani cenaze orada erkeler toplanmış biz kadınlar kavgadayız. Ya ne yapayım canıma tak etti artık her şey söyleniyor bir sabret iki sabret. Fatoş geldi o da Sünni ya, ben geldim Fatoş böyle böyle dedim. Bunu söyledim ortalık karıştı dedim. Fatoş oradan kaktı dedi ki: “Teyze bak ben Sünniyim,” dedi. “Ben kaç yaşında bir insanım,” dedi tabi o zaman bir on yıl falan oldu, “çocuklarım kaç yaşında babam beni evlatlıktan reddetmiş,” dedi. Hatta babası onun ölü yemeğini verdi. Aleviyle evlendi diye bu hakikaten teyzemin gelini şu an. Babası kızına Bursa’nın yerlilerinden böyle bir ölü yemeği, üç günlük yemek veriliyor ya ölülere. Ölü yemeği dağıtıyor. Kızım öldü diye yemek dağıtıyor. Reddediyor Tuncelili bir oğlan aldı diye. O da geldi dedi ki: “Fatoş Teyze,” dedi “bak ben Sünniyim.” Şimdi öbür teyzemin oğlu evlenirken teyze çocukları evlendi. Teyzemin kızının arkadaşı. Liseden arkadaşı. Bu öbür oğlana aşık oluyor kaçtı geldi biz düğün yaptık Hozat’ta. Bunlar evlendiler. Halen de çok mutlular yani. Dedi bak: “Ben evlendim kaç senedir ben Hozat’a gidip geliyorum Tunceli’ye gidip geliyorum; babam beni reddetmiş, bana da çok kötü anlatılmıştı, ben gittim Aleviyle evlendim şimdi siz niye böyle yapıyorsunuz yani. “Ben,” dedi, “pişirdiklerini yedim, hiçbir şey olmadı zehirlenmedim. Ben onlarla yatıp kalkıyorum, temizliği desen, bir şeyleri desen ben onlardan daha çok öğrendim.” Ya sen kendini bu kadar niye mahvediyorsun. O gene tutturmuş, Bayındırlılar çocuklarımı öldürürler. Demeyin ki Dursun Alevidir. Neyse biz kalktık hepimiz apar topar İzmir’e geldik. Cenazeyi götürdü, ben tabi sinir oldum o arada birkaç ay gitmedik onlara.
|
#5
|
|||
|
|||
Immer gerne rica ederim.
|